12 Ocak 2013 Cumartesi

Kar




Kar, benim gibi kalorifer peteğinin arkasından izleyenler için, dünyayı mikroplardan temizleyen masumiyetin simgesi; son odununda küllendiği sobanın etrafında titreyerek bekleyenlereyse hastalığın ve belkide ölümün habercisi.

   Penceremin kenarında karı izlerken onun bu iki yüzlü hali bana, aslında dünyada yaratılan her varlığın mahiyetinde iyi ve kötünün barındığını fısıldıyor.

   Biraz kendimce kritik yapınca kainatın temel elementleri diye geçen ateş, su, toprak ve havanın da kar gibi iki yüzlü olduğunu görüyorum. 

   Toprak değilmidir ki ölüyle diriyi örten. Su hem rahmetin hemde celalinin tecellisi olabiliyor Yüce Yaratan’ın. Ateş düştüğü yeri yakıyor, kimi zaman bir caninin elinde masumları öldürüyor kimi zaman verdiği ısıyla bizi hayatta tutuyor. Toprak altıyla ölüme, üstüyle hayata ev sahipliği yapıyor.

   Varlığın bu 4 temel elementinin içindeki ölüm ve hayat, birbirlerini nötrlüyor adeta. Ateşin hararetini hava körüklerken, su ve toprak dindiriyor, suyun azgınlığını yine hava körüklerken, toprak dizginliyor, hava içinde hem hayatı hem zehiri barındırabiliyor. 

   Allah ölüm ve hayat gerçeğini temel elementlerin içine kodlamış sanki. 
Ve insan. O da kainatın bu dört elementini içlerinde barındırıyor; kainatın küçük bir timsali sanki. 
Çocuklarıyla hayat kaynağını yaşlılarıyla ölümü anlatmıyorlar mı bizlere. Öyleki Suyun buz hali karı seyrederken bir tarafta onunla oynayan çocukları seyrediyor ve yüzüme belli belirsiz tebessüm yayıyılıyor, diğer tarafta evinden çıkan yaşlı bir amcanın yüzüne çarpan soğuktan ürküp atkısına sarılmasını ve hastalıktan korkmasını ibretle görüyorum. 

Karın lapa lapa yağışı bana hayat ile ölümü böyle anlattı dedelerin dizlerinde dinlenilen tatlı hikayeler gibi. İçinde ki sırları dikkatle bakan herkesle paylaşmaktan çekinmiyordu. Zaten varlıkta gizli bir mesaj yokmuydu. Duyup hssettiğimiz herşey onu doğru okuyup sanatkârını bize tanıttırmak için yaratılmamışmıydı. Her biri kainat kitabının bir harfi cümlesi değil miydi? Ve hiçbirşeyin boş yaratılmadığını...kaynak: nusretbaba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder